Ses bir iki,
Sanat nedir diye otoritelerin, sokaktaki abilerin, ablaların düşündüğü kadar düşünmedim ben. Hatta sanat kelimesini, Sanat güneşimiz ve nevizadede bir mekan isiminden ibaret kullanmaktayım. Marifetmiş gibi.
Sinema, müzik, edebiyat, dans, falan benim için sanat kelimesinin ardına sığınmak zorunda kalmadı hiçbir zaman. Kendi tanımları yeterli gibiydi hep. Hep uzak hissettiğim yer resim olmuştur. Daha sofistike bir uğraş olması üzerine düşünülüp konuşulması daha popüler olan bir alan olması üzmüştür beni. Bir resime bakıp sanat mı değil mi üzerine düşünmek hangi akımı hangi duyguyu verdiğini anlamaya çalışmak sıkıntılı. Sıkıntının kaynağı resime pek hakim olmamamdan kaynaklanıyor olabilir pek tabi..
Ancak işten eve dönerken okuduğum romanda (Sunset Park) ressam bir karakter beni, ressamlıkla ve resim ile ilgili düşünmeye itti. Çok daha sinir bozucu bir ifade ve anlatım tarzı olduğunu düşündüm. Yani bir şey söylemeye çalışıyor veya bir düşünceyi, fikri ortaya koymak istiyorsun ama bunun için en zor yolu seçiyorsun. Niye?
Sonra şöyle bir karakter hayal ettim. Resim yapmak istiyor kendine ait bir şey çizmek istiyor ama bir türlü yapamıyor, o şaheserini çıkaramıyor bir türlü ortaya. Bir gün eline bakıyor ve ellerini çizmek istiyor. Bir şekilde şaheserinin ellerini çizmek olduğunu fark ediyor. Önce sol elini masaya koyuyor, onu çizmeye çalışıyor ama istediği açıyı bir türlü tutturamıyor kafasında o resim bir türlü oluşmuyor. Sonra sağ elini koyuyor ama masaya ama aradığı görüntü o değil. Fark ediyor ki ellerinin onun erişemeyeceği bir noktada olması lazım istediği resmi üretebilmesi için.
Ellerini kesmeyi (apüte) düşünüyor, çünkü sanat için bunu yapabilirsin. Ama o zaman çizemeyeceğini biliyor. Ayağı ile çizmeyi öğrenmek için çok geç olduğunu biliyor. Ama ellerini kesmezse de hiçbir zaman gerçekten çizemeyeceğini fark ediyor.
Yazık ona. Nedense bu karakterin kadın olması gerektiğini düşünüyorum.
Bildiğim bir daldan eser ile veda ediyorum. Ressamlık zordur çizgilerde yürümektir tabii de, aşık olmak bence çılgınlıktır.
Sanat nedir diye otoritelerin, sokaktaki abilerin, ablaların düşündüğü kadar düşünmedim ben. Hatta sanat kelimesini, Sanat güneşimiz ve nevizadede bir mekan isiminden ibaret kullanmaktayım. Marifetmiş gibi.
Sinema, müzik, edebiyat, dans, falan benim için sanat kelimesinin ardına sığınmak zorunda kalmadı hiçbir zaman. Kendi tanımları yeterli gibiydi hep. Hep uzak hissettiğim yer resim olmuştur. Daha sofistike bir uğraş olması üzerine düşünülüp konuşulması daha popüler olan bir alan olması üzmüştür beni. Bir resime bakıp sanat mı değil mi üzerine düşünmek hangi akımı hangi duyguyu verdiğini anlamaya çalışmak sıkıntılı. Sıkıntının kaynağı resime pek hakim olmamamdan kaynaklanıyor olabilir pek tabi..
Ancak işten eve dönerken okuduğum romanda (Sunset Park) ressam bir karakter beni, ressamlıkla ve resim ile ilgili düşünmeye itti. Çok daha sinir bozucu bir ifade ve anlatım tarzı olduğunu düşündüm. Yani bir şey söylemeye çalışıyor veya bir düşünceyi, fikri ortaya koymak istiyorsun ama bunun için en zor yolu seçiyorsun. Niye?
Sonra şöyle bir karakter hayal ettim. Resim yapmak istiyor kendine ait bir şey çizmek istiyor ama bir türlü yapamıyor, o şaheserini çıkaramıyor bir türlü ortaya. Bir gün eline bakıyor ve ellerini çizmek istiyor. Bir şekilde şaheserinin ellerini çizmek olduğunu fark ediyor. Önce sol elini masaya koyuyor, onu çizmeye çalışıyor ama istediği açıyı bir türlü tutturamıyor kafasında o resim bir türlü oluşmuyor. Sonra sağ elini koyuyor ama masaya ama aradığı görüntü o değil. Fark ediyor ki ellerinin onun erişemeyeceği bir noktada olması lazım istediği resmi üretebilmesi için.
Ellerini kesmeyi (apüte) düşünüyor, çünkü sanat için bunu yapabilirsin. Ama o zaman çizemeyeceğini biliyor. Ayağı ile çizmeyi öğrenmek için çok geç olduğunu biliyor. Ama ellerini kesmezse de hiçbir zaman gerçekten çizemeyeceğini fark ediyor.
Yazık ona. Nedense bu karakterin kadın olması gerektiğini düşünüyorum.
Bildiğim bir daldan eser ile veda ediyorum. Ressamlık zordur çizgilerde yürümektir tabii de, aşık olmak bence çılgınlıktır.
Comments
Post a Comment
Söyleyeceğin her şey alehine delil olarak kullanılabilir.