Space boy

Aynı yağmur, hafif çiseliyor öyle ne olduğu belli değil bir ıslaklık. Sokaklarda ıslık çalıyorum, yalnızlığımı anlamasınlar diye kendi kendime bir takım laflar anlatıyorum ve sonra kafamı kaldırıp gök yüzüne bakıyorum.

"Kimi bekliyoruz?"
"Muhtemelen Godot'yu."

Sağımız solumuz o is bulutu. Kimi umutlar geliyor yaşamaya dair. Geliyor kapıyı çalıyor "kim o" demeden alıyorsun içeri ve bekliyorsun asansöre binmesini yukarı çıkmasını. Kapının önünde öyle dinliyorsun mekanik sesleri. Ayakların üşüyor, birbirine sürterek ısıtmaya çalışıyorsun. Sonra o senin katına çıkmıyor. Muhtemelen yanlış zili çalıyor. Kapatıyorsun kapıyı, zinciri çekiyorsun ve oturuyorsun öyle.

Aynı yağmuru daha önce de gördüm ben. Kimileri mutsuzluğa mı aşık nedir? Bu saçmalamak bu dışlanmışlıklık bu çıldırmaya meyilliklik ondan olmalı. Dakikalar öyle pis hızlı akıyor ki, kol saatim pervane oluyor. Serinletiyor beni.

Çıldırmaya meyilli adamlar kadınlar... Sizin de içiniz yanmıyor mu bazen, boğazınızdan aşağıya bir alev akıyor sanki, içsel doymamışlığınız boğazınızı gırlağınızı yırtmıyor mu?

Durup durup gökyüzüne bakınca hiçbir şeyin değişmediğini fark ediyor musunuz?

Göktaşları, evrende onlardan çok var. Hepimiz bunu biliyoruz.

Comments

  1. Merhabalar :)

    Öncelikle bakış açını sevdim. Anlatımında bir şey var dikkat çeken, garip ama güzel.
    Ne desen haklısın diyesim geldi :)

    Durup durup gökyüzüne bakınca değişimi görmüyorum belki ama hissedebiliyorum.
    Sen de hisset.
    Bazen sadece farkına varamayız gözümüzden kaçar.
    :)
    İçsel doymamışlık :)
    Ve göktaşları, hep ordalar evet.
    görüşmek üzere..
    hoş kal!

    ReplyDelete

Post a Comment

Söyleyeceğin her şey alehine delil olarak kullanılabilir.