Lüzumsuz...
Telefonun hoperlörü açık.
“Hanımefendi anlıyorum ama bizim yapabileceğimiz hiçbir şey
yok” dedim. “Kimin yapabilecek bir şeyleri var?” diye sordu kadın. Siz ne işe
yarıyorsunuz, dedi. Sesi titriyordu. Ofiste bir sessizlik. Herkes birbine
bakıyor. Biz ne yapıyoruz burada, biz neden bir aradayız, insan sosyal bir
yaratık olmak zorunda mı? Soyumuzu devam ettirmenin tek yolu bir arada olmaksa,
evrim bize bir bok katamamış. Telefonu sert bir şekilde kapattı kadın. Bize
öyle geldi. Bu işi yumuşak bir şekilde yapamayacağını düşündük. Biz ne
yapıyorduk? Bizim neden yapacak hiçbir şeyimiz yoktu.
Aramızdaki en prezantıbl olanımız başını öne eğdi. Sessiz
adımlarla mutfağa gitti, damacanadan bir bardak su içti ve duvara dayanıp
bekledi. Kravatı sağa doğru kaymıştı. “İşler iyiye gitmiyor” dedi. “Böyle devam
ederse hiçbir zaman iyiye gitmeyecek” dedi. Kiminle konuştuğunu anlayamadık.
Bir süre sonra unuttuk, kadının titriyen sesi ve ağlaması silindi
gitti kulaklarımızdan. Kravatlı da yerine oturdu. Ben de internet
gazetelerinden birine girdim. “İnsanla muzun DNA dizilimi %55 oranında
birbirine benziyor” başlıklı haberi okudum.
En niyetinde emir kuluyduk.
Comments
Post a Comment
Söyleyeceğin her şey alehine delil olarak kullanılabilir.