Anlamsız ve sonuçsuz düşünceleri arasında savruluyordu. Bir
sabah kalktığında her şeyin ama her şeyin neden-sonuç ilişkisine bağlandığını
görmekten korkuyordu. Bu rasyonellik onu saracak ve evrenin işleyişi bir montaj
atelyesinden farksız hale gelecek, diye düşünüyordu. Boşuna değil. Hissediyorum
demişti. Büyük ve güzel şeyler olacak, demişti. Dünyanın bir tarafında büyük ve
güzel şeyler oluyordu, başka taraflarında ise bitmek bilmeyen acılar. Haklıydı
ve haksızdı. Gözlerinin içinden fışkıran nefreti, dudaklarının kıvrımdaki
umutla birleştirip, her şeyi olduğundan karışık hale getiriyordu.
Kıvrılıp, çarşaflara sarıldı. Ayağı ile tepmeye çalıştı,
çırpınıyordu, bocalıyordu. Çarşaflar onu örümcek-ergenin ağları gibi sarıyordu.
Uzaklaştım. Biraz daha izlesem tanık yazılabilirdim.
Biraz yürüdüm, sonra burun deliklerimi genişletebildiğim
kadar genişlettim. Deniz kokuyordu.
Ben pek çok deniz ve pek az okyanus kokladım. Hepsi farklı
kokuyor ama bir şey var, mutlak bir şey.
Bir sabah uyandım ve her şey değişmişti. Zeplinler salto
yapıyor, Anadolu kaplanları sokaklarda volta atıyordu.
Anlamsız ve sonuçsuz düşüncelerim arasında bir tenis topu
gibi sekiyordum.
Comments
Post a Comment
Söyleyeceğin her şey alehine delil olarak kullanılabilir.