Peki.
Zaman doğrusal olmaktan çıkınca duyular ve anılar birbirlerinin içine girince ne yapıyoruz? Koltuğumuzda sıkı sıkı oturuyor muyuz? Günün bitmesini kuşkusuzca mı bekliyoruz? Yatağa sığınmak, bilinçaltını üstüne getirmek için mi kaygılanıyoruz?
Hiçbir şey yapmamanın huzurunu yaşamak neden böylesine zor? Birinci, ikinci ve üçüncü ekranlar hayatımızda, gözlükler takacağız. Alacağız alacağız ve daha çok alacağız. Mola vermek pahalıya patlar. Geri de kalırız, ikilikler bizi sorguya çeker. Unuttuklarımızı yeniden hatırlayacağız. Kaçırdıklarımızı telafi etmeye çalışırken, şu anda olanları kaçırmanın endişesiyle kavrulup duracağız. Sorularımız olacak hep sorulacak sorularımız. Onlarımız olmazsa zaten biz kimiz? Soruları yapay zekalara soracağız. Bizi bize o anlatacak. Belli ki biz bunu becermekten yoksunuz. Tüketmek zorundayız, üretmek zorundayız, duyarlı olmalı ama duyara boğulmamalıyız. Birey olmalı ama insandan kopmamalıyız. Yaşamalı ama yaşamayı da öyle abartmamalıyız. Sağlıklı ve planlı olmalı, spontane ve hızlı hareket etmeli, iştahlı ve yeniliklere açık beslenmeli. Yalın ayak yürümeli, taban tabana sevişmeli, kendin olmalı ama kendine de çok bulaşmamalı. Çılgınlıklar yapmalı, yerini bilmeli, efendi olmalı, öfkeyi beslemeli, değer vermeli, önem vermemeli, düşünmeli, anlamamalı.
Peki bu içinden çıkmaz şişkinlik ne zaman hava kaçıracak?
Bildiklerimiz ne zaman bilmediklerimiz kadar yabancı olacak?
Bir umudun peşinden koşa koşa yoruluyor, dalağımız şişiyor ve üstüne yarışta herkesin hile yaptığını mı görüyoruz? Kendimizi oyunun kurallarına bırakıp, parmak uçlarımızın toprak ve pıhtı ile dolu olmasına göz mü yummamız gerekiyor?
Nefes nefese kaldığımız bir mevsim bu. Mavi elektronlar geziyor etrafımızda, düşünceler ve hayali kafeslerin kapılarını zorlamak durumundayız. Biliyor musun her şey bir asteroide bakar. Abajurların tasarımları bir anda önemsizleşir. Filmlerin dramaturjileri bir anda boşa düşer. Anlamın peşinde hedefsizce geçen her saniye başka bir boyutta bir gaz kütlesinin içinde yok olur. Başka bir evrende, başka bir bedende bir sonsuzluk vagonunda kaçak seyahat eden ruhlar. Eee şöför beey! El capitano!
Müsait bir yerde ineceğim, inip gözlerimi belerte belerte izleyeceğim sıradanlığı. Güzeli güzel yapan tüm formülleri hiçe sayacağım ve bir su biriktisini mola yeri gibi kullanan sineklerle beraber sadece orada olacağım.
Kazanmak zafer değil.
Kaldır o meşaleyi
Dayanması kolay değil.
Yine de yak kendini.
Comments
Post a Comment
Söyleyeceğin her şey alehine delil olarak kullanılabilir.