La felicità è un fantasma!

Fig.90: Enerjisi fazla olmayan bir adamım. Yani dış dünyaya aktarabildiğim enerjinin yeterli olmadığını düşünüyorum.

Kafamın içinde kendi kendime söylediğim ve yapacağıma inandığım bir sürü şey var. Aslında zekalı adamım ama harekete geçemiyorum sanırım. En fenası da modern dünya insana kendini kötü hissettirme konusunda acayip başarılı. Bizler hepimiz mutsuzuz. Mutlu olmak için acayip enerji harcamalıyız, gücümüz olmalı. Gücün yoksa mutsuzsun, net. Nihai mutluluğuna erişebilmek için okullar okuyorsun. Sonra günün birinde farkına varıp daha fazlasını yapman gerektiğini fark ediyorsun. Daha fazlasını yapmazsan mutsuzsun çünkü. Doğru insanı arıyorsun sonra bunun için emek harcıyorsun öyle böyle değil hem de. Bulduğun insanı doğru insan haline getirmek için harcadığını enerji misal muazzam. Sonra kendinde milyonlarca ufak ayrıntı fark ediyorsun. Teker teker üzerinden gelmen gereken ufak tefek ayrıntılar. Gün geçtikçe öyle gözüne batıyor ki delirecek gibi oluyorsun. Hepsini için enerji sarf etmelisin. Yoksa mutsuzsun. Düşünürsen mutsuzsun. Boş duracak olursan mutsuzsun. Kendini işine adarsan mutsuzsun. Sonra çıkıp biri diyor ki sana, küçük şeylerle mutlu olmalı öğrenmelisin. Tamam diyorsun. Yaparım ben bunu, küçük iyidir diyorsun. Küçük şeyler arıyorsun, seni mutlu edecek küçük şeyler. Aralıklarla mutlu oluyorsun sonra hemen siliniyor yeniden küçük şeylerin peşinden koşuyorsun. Küçük şeyler en büyük derdin oluyor omuzlarına biniyor bir köşede bitkin bir uyuşturucu müptelası gibi buluyorsun kendini. Sonra bilgi seni acayip mutsuz ediyor. Çünkü daha fazla öğrenmek zorunda kalıyorsun her giren düşünce zerreciği yüzünden. Hiçbir zaman tamam diyemiyorsun kendine.
Sonra biraz daha enerji arıyorsun, nereden olursa. Kaynağını bulsan oluk oluk içeceksin. Enerji arttırmak için daha az eğleneyim desen olmuyor mesela bir şeyleri kaçırdığın için mutsuz oluyorsun. Hep koşuyorsun ve koşarken hep özeniyorsun o hamakta göbeğini kaşıyan adamın mutluluğuna. Sonra o hamakta göbeğini kaşıyan adam sen oluyorsun ama yine yetmiyor. Koşmadığın için üzülüyorsun yeniden mutsuz oluyorsun. Şimdi veya sonra bir şekilde biliyorsun peşinden koştuğun şeyin bir hayalet olduğunu.
Kavgamız özgürlük değil. Kavgamız inandıklarımızı savunmak değil. Kavgamız mutluluk. Hepsinden daha soyut hepsinden daha tehlikeli aslında.
En boktanı her seferinde inanıyorsun. Adamlar, Kadınlar, Paralar, Arabalar, İşler, Çılgınlıklar, Şehirler, Yollar, Kitaplar, Konserler, Eğlenceler, Alkoller, Yemekler, Sabahlar ve Akşamlar geçiyor.
Yoruluyorsun aynı benim gibi.

Comments

  1. Hep 42 bakanın olması dileğiyle. Kırkiki iyidir.

    ReplyDelete

Post a Comment

Söyleyeceğin her şey alehine delil olarak kullanılabilir.