You like to drink, I know I have seen...

Merhaba ey güzel çiçek,

Sinemanın pek çok duyguya hitap etmesini anlayabiliyorum. Eğlenceli bir film izliyorsun, mutlu insanlar falan oluyor içinde sevimli aileleri oluyor ve temiz bir golden retrieverları oluyor. Veya savaş filmi izliyorsun. Kanlı döğüşlü izleyip hani insanın insanı öldürmesinin ne fena bir şey olduğunu anlıyorsun ya da gaza falan geliyorsun paintball'a koşayım falan diyorsun. Korku keza öyle... Sinemada bir çok duygunun olmasını anlayabiliyorum. Sıkıntı yaratmıyor bana.

Ancak müzik ve edebiyatla ilgili aynı şeyi düşünmüyorum. Genelleme falan değil. Biliyorum müzikte de eğlenceli tarzlar olduğunu, edebiyatta da mizahi öğelerle eğlendirmenin düşündürmenin söz konusun olduğunu. Ama sanki müzik yapan adamın bi sıkıntısı olmalıymış gibi geliyor bana. Harbici müzikten bahsediyorum. Üreten şahıs belli ki dertlenmiş. Almış eline enstrümanını tıngırtatmış falan bir şekilde iyileşene kadar. Hadi müzik, tarihin başlangıncından bu yana eğlencenin coşkunluğun vazgeçilmezi ama edebiyata ne demeli. Dertsiz adam oturup sayfalarca yazı yazar mı ya? Kesin bir sıkıntısı vardır onun. Mutsuzdur, türlü türlü dertten beladan çıkamıyordur bir türlü, vicdanı onu katiyen rahat bırakmıyordur falan.

Çok da öyle temellendiremediğimin farkındasınızdır tabii. Hepsinin her duyguya bir şekilde bağlantısı var. Ama müziğin edebiyatın sıkıntısı başka mıdır nedir. Bilemedim.

Leccare, Succare e Scopare.

Comments

  1. aslında ne biliyim emin olamadım yazıyı okuyunca :D

    ReplyDelete

Post a Comment

Söyleyeceğin her şey alehine delil olarak kullanılabilir.