Geoid

içtikçe kendime acımaya başladım. son zamanlarda kendime doğru dürüst acımaz olmuştum. bana kötü geldiğini bile bile içtim. bir şey yemediğim için, her zamanki gibi kusmadım (bir kere kusacak gibi oldum, banyoya gittim; fakat bir şey çıkmadı içimden.) devam ettim içmeye, kendimi mahvetmeye. dumanlı gözlerle, eriyip gidişimi seyrettim. bütün düzenleri yıkacaktım, onlara gösterecektim. artık ne kapıları kitleyecek, ne de anahtarları vazonun içine atacaktım; ayakkabılarımı giymeden pantolonumu giyecektim, serserinin biri olacaktım. kimseye yaranamadığıma göre, ilkelerimden vaz geçecektim; kahvaltıdan sonra bulaşıkları yıkamayacaktım. en önemlisi de şuydu: varlığımı sürdürecektim, konuşmayı, düşünmeyi, unutmayacaktım, çok çalışacaktım. sallanarak ayağa kalktım ve aynı gün içinde ikinci defa konuşma talimi yaptım: çünkü kim olduğumu, neler bildiğimi, neler yaptığımı ve yapmadığımı unutmaya doğrusu hiç niyetim yoktu. korkuyla beklemek, korkuyu beklemek gereksizdi; çünkü dünyanın yarıçapını ve istanbul’un fethini biliyordum. üç çeşit yönetim biçimi vardır, anlıyor musunuz: mutlakiyet, meşrutiyet, cumhuriyet. bunun dışında hiçbir şey yoktur, varsa da bunlardan birine girer. dünya basık bir yuvarlaktır ve yerçekimi diye bir kuvvet vardır, anladınız mı? (bağırıyordum)


Korkuyu Beklerken - Oğuz Atay (sf.no: 80)


Fig. 12 Orange & 3 Green: Duis mi Burg? 

Comments