Anti-Soğuk

- Bu saate kadar neredeydin?
- Dışarıdaydım.
- Neden haber vermedin?
- Neyi?
- Bu saatte geleceğini, neyi olacak.
- Benim de yeni haberim oldu. Bir baktım gelmişim, bir daha baktım "bu saat" olmuş.
- Sorumsuzsun, haber verebilirdin, bu saate kadar dışarıda durmanın hiçbir anlamı yok.
- Haber verseydim, bir anlamı olur muydu?
- Elbette, ancak tanımladığımız şeylerin anlamı olabilir. Hiç bilmediğimiz bir şeye nasıl anlam verebiliriz ki?
- Pekala verebiliriz. Örneğin şu kalemi düşün. Elime alıyorum, tepesine basıyorum , hatta yazıyorum. Bu sayede artık bu kaleme bir anlam yüklemiş oldum. Tepesine basılan ve uygun yüzeyler bununca oraları karalamaya yarayan bir cihaz. Şimdi de bu kalemin olmadığını düşün. Tepesine basılmayan, karalayamayan bir cihaz.
- Ne yani, tüm bunları anti-kalem olarak mı açıklayacaksın yani?
- Sadece anti-kalem de değil, anti-her şey.
- Bu saate kadar dışarıda durmanı anti-her şey olarak mı açıklıyorsun.
- Başka tanımları da var. Hiçbir şey, mesela. Ama hiç denilince fani kafamız durumdan rahatsız olduğu için türlü sıkıntılar oluyor. Hiç varsa eğer onun ismi hiç olabilir mi, gibi. Bünyemiz bunu tanımlamakta sıkıntı yaşıyor.

Bir süre sustular.

- Sohbetine doyum olmaz. Geldiğine göre ben müsaade isteyim.
- Bir iki laflasaydık. Hiçlik-varlık-hiçlik sandviçinden bahsedecektik. Evrenin aslında tıkız kenarı olmayan, üç katlı, deliksiz bir simit olduğundan bahsedecektik.
- Gelince konuşuruz.
- Nereye gidiyorsun?
- Dışarı.
- Neden?
- Çünkü bir bünyede iki öteki yaşayamaz. Ancak biri öteki, diğeri beriki olarak kalabilir.
- Dışarısı soğuk.
- Ya içerisi?




Comments