100 ton basan bir pres makinesi

Enine doğru şişiyor her şey. Enformansyon, pazarlama, haber, iletişim şişiyor.  Antidepresan niyetine reçeteli mini amneziler yaşıyoruz. Unuttum, unutuyorum, unutacağım. Plakayız biz, boş bir levhaydık ya başta, artık çizgilerle dolu bir plakayız. Boyutsuzlaşıyoruz, hacimsizleşiyoruz ama varız. Varız, var olduk, var olacağız.

Adını "olay" koyduğumuz kimi şeylerle dolduruyoruz. Olay kelimesinin içi boşalıyor, başa gelen olup biten şeyler silsilesi oluveriyor. Kazalar ve rastlayışlar mana olmaya başlıyor. Etkisiz ve menzilsiz bir bombadan farkımız yok.

Oysa iletişim sarhoşuyduk bir ara. Ayılıp bayılıp daha çok, daha yeni, daha hızlı iletişmeye tapıyorduk. Hele çıldırıyorduk skandallara, en büyük olaylara. Kolumuza bacağımıza bağlı mekanizmamızla talep ediyorduk. Tekrar. Tekrar. Israr. Israr.

Israr edecek her şey dehlizlerin arasında süzülüyor. Evcilleştirilmiş, müzeye konmuş, fanus düşüncelerimizle dünyayı yargılıyoruz. Yargılarımız, salonun en güneş alan yerinde uslu uslu yeşeriyor ve yeşerir yeşermez ölüyor. Çünkü o da enine doğru şişiyor. Patlamıyor, erimiyor boyutsuzlaşıyor.

Hakikat, en çabuk anlaşılan yalandır.
Bunu en iyi röntgenciler anlar.

Comments